7 Güzel Adamdan Biri

Kitap Tahlilleri

Tahlil edilen kitap adı: Tenha Sözler
Tahlili yapan: Prof.Dr. Ramazan Kaplan
Yayın  ve tarihi: Mehmet Akif İnan Kitabı/2000-İstanbul

Tenha Sözler

“Tenha Sözler” Üzerine

Tenha Sözler, Akif İnan (1940-2000)’ın ilk kitabı Hicret (1974)’ten oldukça uzun sayılabilecek bir süre sonra 1991’in son aylarında yayımlanan ikinci ve son şiir kitabıdır.”
Tenha Sözler’de, tamamı “Eski Sözler” içinde tekrarlanan “Kül” şiirini saymazsak, otuz iki şiir yer alıyor. Bu şiirler, daha sonra görüleceği üzere, ele aldığı insanın duygu, düşünce ve hayatındaki gelişime paralel bir tematik kompozisyon gösterirler. Ben kitaptaki şiirleri bu yapıya bağlı kalarak değerlendirmeye çalışacağını.
Hemen belirtmek gerekir ki, Tenha Sözler’in düşünce dokusunu, “çağa yenik düşmüş” insanın “mükemmele ulaşma serüveni oluşturur. İlk şiirlerde, sanki şahsi bir macera gibi yaşanan bu serüven, son noktada, insanlığı kucaklatan kolektif bir bilince dönüşür. Şiiri, ferdi duygulanmaların sınırları içinde hapsetmeyip, daha geniş bir alana taşıyan fakat, bunu yaparken ‘. sığ bir gerçekliğe de düşmeyen bu tulum, Tenha Sözler’in ilk anda işaret edilmesi gereken önemli özelliklerinden birisidir.
Akif inan, bu sonuca ulaşırken, şiirini iki temel obje ; üzerine kurar ve hemen her şiirinde bizi bu iki objenin değişik görüntüleriyle karşı karşıya getirir: “Ben” ve “Sen”. Ancak, daha çok şair-sevgili İmajı yerine kullanılan bu kavramları, yalnızca şairin veya değer verilen belli bir varlığın (sevgili, mürşit kişiliğiyle sınırlı görmek de doğru olmaz. Bunlar aynı zamanda, iki ayrı yöndeki duygu, düşünce ve durumların birbirini tamamlayan göstergeleri olarak anlaşılmalıdır.
Tenha Sözler’de sayıları oldukça büyük yer tutan a$k şiirleri, Akif İnan’ın şiirine esas aldığı insanın oluşumunu (tekevvün) göstermesi bakımından ayrı bir öneme sahiptirler. Ur grupta yer alan şiirlerde (Yürek Gazeli, Geçit Resmi, Burç, Eski Sözler, Sayıklamalar, Hu, Mektup, Sular), “sevdayı bir deli.; gömleği gibi” giymiş, iç hesaplaşması içinde olan, huzursuz, tedirgin, dindirilecek “evrense bir çığlığı” yasayan ve’. olabildiğince “sen”in etkilerine açık günümüz insanının portresi çizilir. Her adımda bu insanın sessiz çığlıklarıyla karşılaşırsınız. O hep, daha mükemmel bir varlığın (sen) duygu»/ düşüncesi ve özlemiyle iç içedir. Her şeyde kendisi görül istenen, zamanın kendisiyle aktığı, bütün varlığıyla insanı (Yürek Gazeli), “geçit resmi” ifadesinde anlamını bulan bulun geçmiş kendisine arz edilen (Geçit Resmi), insanın dünya olumsuzluklarından arınmasını sağlayan (Yürek Gazeli! ve bütün| bunlardan dolayı canlılığını hiç kaybetmeyen bir tutkuyla kendisine bağlanılan (Geçit Resmi] bir varlık, işte Akif şiirindeki “ben” böyle yol gösterici “kâmil” bir varlığın peşindi ve onun aşkı konu aldığı şiirleri, birkaç örnekteki (Burç Mektup, Sular), birtakım değerleriyle ortadan çekilen sevgi ve sevgiliye nostaljik bir özlem biçimindeki görüntüsüne rağmen, “diriltici, güç verici, yönlendirici bir niteliğe sahiptir (tipik bir örnek, “Burç”un ilk bölümü).
Yukarıda bu varlığa ait sıralanan niteliklerden ve sairin “Mani oluyor halimi takrire hicabım” anlayışına uygun bir söyleyiş biçiminden sonra, ister istemez akla bir soru geliyor, Tenha Sözler’deki aşk şiirleri nereye kadar beşerî, hangi noktadan sonra bunun ilerisine geçen şiirlerdir? Gerçekte okuyucu açısından önemli olan bu durum, yalnızca Tenha Sözler için değil, Islâmi bakış açısına göre yazılmış her türdeki edebi eser için de söz konusudur. Bundan dolayı, Islâmî düşünceye bağlı sairlerin Özellikle yoğun bir imaj örgüsüne sahip aşk şiirleri her an bu nüansın göz önünde tutulmasını gerektiren şiirlerdir.
“Yokluk” şiiriyle birlikte, Tenha Sözler’in söyleyiş ve Özellikle muhtevasında bir değişiklik baslar. Daha çok ferdi öne çıkaran önceki şiirlerden farklı olarak “Yokluk” şiirinde, çevreden alman etkiler varlığını duyurur. Gerçi şair, öncekilerde de bu dış etkilere, birkaç şiirde yer vermişti. “Yürek Gazeli” ve “Burç II” Örneğinde olduğu gibi. Ancak bu etki er, dış dünyaya ail bazı öğelerin insan ruhunda yol açtığı duyuşlarla sınırlı kalmıştı.
“Yokluk” şiirinde ise, kendisinden sonraki sosyal dokulu şiirlerin habercisi olan bir hava vardır. Bu şiirde, insanın çevresine tepkisi sezilir. “Eski Sözler II”de de kısmen yer verilmiş olmakla birlikte, eşya, ruh, akıl, bilgi gibi yeni kavramlar şiire girer. Böylece şiirde metafizik bir duyuş ve düşünüş yoğunluk kazanır. Yalnızca Tokluk” şiiriyle sınırlı kalmayan bu metafizik kavramlar, hemen hemen aynı biçimde daha sonraki şiirlerden “Akşamın Kılıçları”, “Bağlanma”, “Dağlara”, “Sen” ve “Çağn’da da karşımıza çıkar.
Akif inan, “Yokluk”ta, “eşyanın bitmeyen gürültüsünden” dolayı, “bir kölenin telaşını” yaşayan ruhtan, aklın ve bilginin yetersizliğinden söz eder. Bunların karşısına sevgili, çocukluk ve tabiatı sığınılacak olumlu öğeler olarak çıkarır.
“Yokluk”taki muhteva değişikliği, süre bazı yeni kavramların sokulmalına, dışa açılımın habercisi olan dokusuna rağmen, yine de insanın kendi kendisiyle hesaplaşmasına dayanıyordu. Aynı tutum “Yılgı” şiirinde de görülür. “Şeytan ıslıklarından komut alan” ifadesinde kendini bulan ve sanki olumsuz bir çevrede, iç muhasebesinin sonucu yaşanan bir çaresizlik “Yılgı”nın temasını oluşturur. Bu tema, niteliği biraz daha değiştirilmiş olarak ve sosyal karakteri daha ağıt basan bit yapıda “Akşamın Kılıçları” şiirinde ele alınır.
“Akşamın Kılıçları”nda, topluma karşı sorumluluğu olan bir insan duyarlılığı hakimdir.

Düşen her yaprağın acısı bende

Çoğaltır uykusuz gecelerimi

ölçülerinde soylu bir duyarlık. Ancak, birtakım olumsuzlukları gören onları ifade eden, acısını derinden duyan Akif inan; olumsuzluğun karşısına çareyi değil “çaresizliği”, ya da kendine Özgü bir çareyi koyuyor. Sözgelişi “içe çekilmek”, “toprağın allına yürümek”, “aklın işkencesinden kurtulmak”, “delirmek”, “belki bir kurtuluş” oluyor. Burada belirtilmesi gereken bir nokta, böyle b» yönelişin kolaycı bir yol olarak görülmemesidir Şairin böyle bil tutum içine girmesi, aynı zamanda, yaşanan olumsuzluğun boyutunu göstermesi bakımından da anlamlıdır.

Akif inan, “Akşamın Kılıçları II”de;

Şair değil, güneş değil, değil hey

toprak olsam veli ordularına

beytinde, daha sonra görülecek değişimin ilk işaretini verdikten-!, ve her duyarlı Müslüman’ın kalbinde kanayan bir yara olan Mescid-i Aksa’ya ilişkin düşüncelerini yine aynı adı taşıyan şiirde-; lirik bir tarzda anlattıktan sonra, “Bağlanma” şiiriyle yeni muhteva değişikliğine yönelir. Bu değişikliğin esası, müntesip olmanın insandaki etkileri ve insanı kuşatan ruh hali biçimindi ifade edilebilir. Şairin,

Bütün akımların ovası kalbim

yerle gök arası gelgitler bende
(Dağlara)

diye nitelendirdiği “ben”; “Bağlanma” ve ondan sonra gelen “Siz”, “Sensin”, “Sevdiğim” ve “Seri” şiirlerinde daha bir durulmuş huzura kovuşmuş bir görüntüye sahiptir. Sözgelişi, bu grubun en tipik Örneklerinden “Bağlanma”da, nefis muhasebesi içinde kurtuluşu arayan insanın tedirginliği, şiirin ikinci bölümünde kaybolur. Bu noktadan sonra,, birinci bölümdeki “yılan caddeler”, “zehirli vitrin” görüntüsünün yerini, “zemzemle yıkanmış şehirler” alır. Aynı anlayışın, “Bağlanma”nın uzantıları olarak değerlendirilebilecek “Siz” ve “Sensin” şiirlerinde de en ileri ölçülerde ifadesi söz konusudur. Artık bu şiirlerde, aşk şiirlerindeki sevgili imajı, biraz daha açıklık kazanarak sürekli kontrolünde olunan, her an varlığı duyulan ve “güzeller varisi” nitelemesiyle ifade edilen mürşit insana yerini bırakmıştır.
Kitabın bu bölümünde, daha önce sözü edilen “Mescid-i Aksa” şiiri gibi, müstakil bir yapı gösteren birkaç şiir daha vardır: “Arzı hal”, “Haber”, “izler” ve “Şehit”.
“Arzı hal” hayatta olmayan ve yokluğundan hüzün duyulan anne veya arkadaş olarak da düşünebileceğimiz bir yakına seslenilen bir şiir. Bu şiiri okurken, -onun için yazılmamış bile olsa- rahmetli Cahit Zarifoğlu’nu düşünmekten kendimi alamadım. Üslup ve imaj örgüsüyle olduğu kadar, fikrî dokusuyla da okuyucuda böyle bir çağrışımın doğmasına yatkın bir yapısı var. Akif inan, daha önce adları geçen “Sen”, “Sevdiğim” ve “Dağlara” gibi şiirlerin kimi yerlerinde de ölümü çağrıştıracak ifadelere yer vermiş olmasına rağmen, “Arzı hal” doğrudan doğruya ölüm teması üzerine kurulmuş müstakil bir örnektir.
“Haber”, haşmetli ama o oranda kokuşmuş bir geçmişin çözülüşe, yıkılışa, dağılışa, kısaca çöküşe yol alışının nefis bir ifadesi. Bu ortama ait kavramlar arasında, “tekkeler” dışında hiçbir dini kavram ve kurum adının geçmemesi ayrıca dikkat çekicidir. “Haber”in, çok farklı görüntüdeki bir simetriği olan “İzler”de; olumlu bir dünya tablosu çizilir. Bu farklı dünyayı ve zihniyeti karakterize eden sembol ise “tekbir sesleri”dir.
Tenha Sözler’in bundan sonra, “Fırın” ve “Elveda” şiirleriyle yeni bir değişiklik gösteren iki büyük tema grubu daha vardır. “Fırın”, “Çağrı”, “Davet”, “Ayna”, “Doğrul Bana” ile “Şafak”, en genel çizgileriyle sosyal karakteri ağır basan bir çağrı şiiridirler. Bu şiirlerde, çağın olumsuzlukları yüzünden “körkütük kötürüm (olan) İnsancıklar11! kurtuluşa çağıran bir eda vardır. “Işıktan erler”in “ibrahim bilinci yüklü elleriyle, kuracakları mutlu bir çağın müjdesi vardır. “Doğrul Bana” ve “Şafak”, bu konudaki umut ve inancın doruğa çıktığı örneklerdir. Her ikisinde, gelecek mutlu bir çağın mimarları olarak çocukların seçilmesi, şiirin anlamım daha da zenginleştiren bir tutumdur. Ayrıca belirtilmesi gereken bir husus da bu gruptaki şiirlerde, öncekilerin aksine, “sen”in yerini, “hüzün fırınında pişip” olgunlaşan “ben”in aldığıdır.
“Kitabe” şiirinin, çağın mahkemelerinin adalet anlayışını sergileyen bir örnek olduğunu söylemekle yetinerek, Tenha Sözler’in son bölümüne geliyorum.
“Elveda”, “Zaman” ve “Yankı”yı içine alan bu bölümdeki şiirlerde, âdeta zamanın sonuna yaklaşmış ve vasiyetini yapmakta olan bir insanın -sizi de saran- hüzünlü ruh halini bulursunuz. Ancak, bu gizli hüzne rağmen, insanın ömrü “büyüt rüyalarla geçmişse” ölüm, hiç de bir hüzün aracı değildir. Çünkü, “Yukarıda ifade edildiği gibi, şair, yankısı er geç görülecek bir miras bırakmıştır.
Bilinen bir gerçektir ki, her sanat eserinde neyin anlatıldığı kadar nasıl anlatıldığı da önemli bir problemdir ve ” sanatkarın ayırıcı özellikleri bu problem karşısındaki tutumuyla doğrudan ilgilidir. Ayrı bir yazıyı gerektiren bu konuda, Tenha Sözler’de yapı ve üslup açısından dikkati çeken bazı noktaları belirtmekle yetineceğim.
Tenha Sözler’de, divan şiirinin nazım birimi olan bey*-î esas alınmıştır. “Sular”, “Yılgı”, “Mescid-i Aksa”, “Sevdiğim”, “Sen’,’1 “Arzı hal”, “Davet”, “Ayna” ve “Yankı” gibi şiirlerde bunun dışına* çıkan biçim denemeleri varsa da, Akif inanın ilgisinin tutku.*’ derecesinde beyit üzerinde odaklaştığı söylenebilir. Onun şiirlerindeki beyitler gerçekle bir cümlenin bölünerek beyit getirilmiş biçimleridir. Bu yüzden ikinci mısraın ilk harfi harfle başlatılmıştır, ilk örnekleri Servet-i Fünun şiirinde görülen bu uygulamanın temelinde, kafiyeye boş vermiş şairin bu yoldan sağlanacak ahenk ve ritmi, hecenin genellikle 6+5 duraklı ölçüsünün de yardımıyla, bu tür bir beyit düzeninde elde etme düşüncesi söz konusu olabilir. Ancak bu uygulamada, aynı yapının içinde dolaşmanın yol açacağı bir mekanikliğin doğabileceği de göz ardı edilmemelidir.
Şiir dili, kelimeye yeni bir görüntü getiren dildir. Herkes tarafından ele alınabilecek ve başlangıçta ortak malzeme konumunda olan birtakım konuların, her şairde farklı bir boyut kazanması, ancak bu nitelikteki bir sür dili sayesinde olur. Bu noktayı dikkate aldığımızda Akif inan1 m şiiri, kendine özgü, çarpıcı ve çağrışım gücü yüksek imajlarıyla dikkati çekmektedir. Hemen her şiirinde bu tür imajların örneklerini bolca bulmak mümkündür. Birkaç şiirden yalnızca bir fikir vermek üzere aşağıya aldığımız şu örneklerde olduğu gibi:

Eskimez bir ses/e yöneldim sana
(…)

Sürekli bir selam gibiydi kalbin
(…)

Gözlerinin o dağ kokusundandır
(…)

Umuttan bir faydır hâlâ yüreğim
(…)

Sabırlar sağılan yırtık kalbimde
(Geçit Resmi)

Kuşlara ve güle ayarlı sesin
(…)

Kelebek kervanı can gülüşünle
(Burç)

Nehirler çağlayan bakışlarında
(Eski Sözler)

Ateşten bekleyiş faturasını
{Sayıklamalar]
Akif inan, yalnızca modern süre özgü söyleyiş biçimini kullanmakla kalmıyor. Onun yanında, sınırlı da olsa, halk dilinin ifade biçimleriyle kaynaşmış bir söyleşi de deniyor (Kül ve Sevdiğim].
Tenha Sözler, çağdaş duyarlı ıkla geleneğin biçim, muhteva ve dil planında kaynaştırıldığı bir kitap. Hangi anlamında anlarsak anlayalım aşk, Tenha Sözler’deki şiirlerin odak noktasıdır ve her türlü oluş ve dış rea ile askın penceresinden görülür. Bu şiirlerde aklı, ruhu sorgulayan, eşya ve ruh ikilemini yaşayan, çağın olumsuzluklarına yenik düşmüş çağdaş insanı daha onurlu bir geleceğe çağıran bir ses vardır. Bu açıdan da Tenha Sözler aydınlık bir geleceğin muştusunu veren cesur, güvenli, inançlı bir çabanın ürünüdür. Hayal gücündeki renklilik ve çeşitliliğin yanı sıra, yer yer konuşma dilinin imkânlarıyla beslenerek anlamın güçlendirilmesi de, Tenha Sözler’in değerini artıran bir başka yönüdür.