7 Güzel Adamdan Biri
Hocalığı

Hocalığı

HOCALIĞI

 Mehmet Akif’in   eğitimcilik yönü sadece öğretmenliği ile ilgili, okul ve sınıflarla mı sınırlıydı? Onu böyle bir çerçeveye sokmak doğru olur muydu?

 Toplumda bazı istisnai insanlar vardır. Hayatları boyunca, hayatlarının her evresinde çevrelerine, çok bilgi ve sevgi sunarlar. Öyle görevlendirilmişlerdir. Belki çok zaman kendileri de farkında değillerdir bu görevlerinin. Hep diğerkâm oldukları için onlara tabii gelir bu. Toplumlar onları “ışık insanlar’ diye nitelendirir.

 Mehmet Akif’i 1961 yılında, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Türkoloji bölümünde tanıdım ilk defa. Bizler liseyi  yeni bitirmiş, Başkente tahsile gelmiş yarı cahil genç delikanlılardık. Ama o farklıydı. Bizim gençlik uçarılığımıza, yarı  cahilliğimize karşın; o, ağırbaşlı ve doluydu. Zaten kısa bir süre  sonra ne kadar birikim sahibi olduğu, sınıfta hocalarla yaptığımız  tartışmalarda herkesin dikkatini çekmişti. Fakültedeki kültürel çalışmalarda hep ön plandaydı.

Mezuniyetten sonra ikimiz de öğretmenliği seçtik. Yıllar sonra Gazi Eğilim Enstitüsünde bir araya geldik. Bu geçen süre içinde o neler neler yapmamıştı ki; dergiler, kitaplar çıkarmış, şiirler yazmış, gazetelerde köşe yazarlığı yapmıştı. Yani ışıkinsanlığın kendisine yüklediği görevi önüne gelen bulun imkânları kullanarak yerine getirmişti.

Türkiye Yazarlar Birliğinde Mehmet Akif inan ‘ın sanat ı ile ilgili yaptığım bir konuşmada “Yiğit topraklar yiğit insanları, yiğitinsanlar da yiğit sesleri çıkarırlar” demiştim. Akif, bu yiğit toprakların yiğit sesiydi. Asil, gür ve korkusuzdu.

Hayatı boyunca bütün topluma bir şeyler verme çabası içinde olmuştu. Bütün  bu fedakârca ve dur durak bilmeyentemposuna yetişilemeyen çabaları biliyorum ki, onu erken yaşta yordu.

 Onun örgün eğitimle ilgili kapasitesini, beraberce bir kitap yazdığımız zaman yakından izleme imkânı buldum.

 Mektupla öğrenim merkezi ikimize; “Yeni Türk Edebiyatı” ile ilgili ders kitabı yazma önerisi getirmişti. On beş günlük bir süre içinde koca kitabı bitirmemiz isteniyordu. Onun yüksek çabalarıyla kitabı on dördüncü gün teslim etmiştik.

 Bence bir Öğretmenin en iyi değerlendiricisi ve müfettişi öğrencileridir. Gazi Eğitim Enstitüsünde birlikte çalışırken; onun öğrencilerinin kendisine gösterdikleri saygı ve sevgiyi çok yakından izledim.

Akif’in Öğretmenliği sınıflarla sınırlı kalmaz; koridorlarda, öğretmenler odasında, hatta çok zaman evinde devam ederdi.Öğrencileri çiçeğin balözüne hücum eden arılar gibiydiler. O sert görünüşlü, ağırbaşlı insan, öğrencileriyle birlikteyken, âdetabambaşka bir kişiliğe bürünürdü. Severdi öğrencilerini; onlar da onu severlerdi. Mesleğini ibadet gibi, kutsal bir görev gibi icra eden insanlardandı

Zaten zannediyorum bu onun doğal haliydi. Bütün ışık insanlarda olduğu gibi…

  OKTAY ÇAĞLAR